Ahlâk
felsefesi, insan eylemlerini ve bu eylemlerin dayandığı ilkeleri konu
alan felsefe dalıdır. Buna göre ahlâk felsefesi, ahlâk alanında hakim
olan ilkeleri, “iyi” ve “kötü” nün ne olduğunu,
ahlâklılığın ne anlama geldiğini ele alır. Ahlâklılığın ne olduğu
üzerinde durur; özünü ve temellerini araştırır. İnsanın davranışlarında
özgür olup olmadığını sorgular. Hangi
eylemlerin ahlâklı olabileceğini irdeler. Bunlar için bir takım
ölçütler koyar. Kısacası ahlâk felsefesi, ahlâk hayatı üzerinde
sistemli bir biçimde düşünme ve soruşturmadır.
1. Ahlak Felsefesinin Temel Kavramları
İyi: Ahlâk açısından yapılması uygun olan, iradenin yapılmasına özgürce karar verdiği eylemlerdir.
Özgürlük: İradeyi kullanarak istediğini yapabilme halidir.
Erdem: İradenin cesaret, cömertlik, bilgelik gibi iyiyi yapmaya yönelmesidir.
Sorumluluk: İnsanın bilerek ve iradeli olarak yaptığı bir işin, bir davranışın sonuçlarını kabullenmesidir.
Vicdan: İyi ile kötüyü birbirinden ayırabilme gücüdür. (Bireyin, kendi tutum ve eylemlerini değerlendirme yetisi.)
Ahlâk yasası:
Uyulması ahlâk açısından gerekli ve geçerli olan kurallardır. Bu
kurallar kişinin ne yapması, ne yapmaması, davranışlarının nasıl olması
gerektiğini gösterirler.
Ahlâki karar:
Kişinin, ahlâk yasalarına kendi hür iradesi ile uymasıdır. Bu uyma
dışardan herhangi bir zorlama ile değil, bireyin kendi isteğiyle
olmalıdır.
Ahlâki eylem: Ahlâk kurallarına uygun ve iradeli olarak bir şeyi yapmaktır.
2. Ahlâk Felsefesinin Temel Soruları
a. Ahlaki eylemin bir amacı var mıdır?
Bu soruya filozoflar farklı cevaplar vermişlerdir.
Ahlâkın amacını mutluluk – haz olarak açıklayan filozoflardan Epiküros’a göre mutluluk; yaşamdan “haz” alabilmektir. Haz, en yüksek iyidir.
Ancak bu haz duyusal bir haz olmayıp, bedenin acılardan uzak olması, ruhun huzura kavuşmasıdır.
“Fayda”yı
ileri süren filozoflara göre mutluluk, insanın tutkularına engel
olması, toplumun çıkarının kişisel çıkarlardan üstün tutulmasıdır.
Kant’a göre ise ahlâki eylemin amacı mutluluk değil “ödev” olmalıdır. Ödev, iyiyi istemedir. Bunun gerçekleşmesi ya da gerçekleşmemesi önemli değildir.
b. İnsan ahlâki eylemde bulunurken özgür müdür?
Bazı
filozoflar bu soruya birbirine karşıt iki cevap vermişlerdir. Bu
cevaplar determinizm ve indeterminizm olarak iki grupta
incelenebilmektedir. Otodeterminizm bu iki görüşü uzlaştıran üçüncü bir
görüş olarak ortaya çıkmıştır.
İnsanın
eylemlerinde özgür olduğunu ya da olmadığını savunanlar kendilerine
göre psikolojik, sosyal, ahlâki ve hukuki kanıtlar ileri sürmektedirler.
Eylemlerin özgür olduğunu
(indeterminizm) savunan filozoflar, kişinin kararlarında tamamen özgür
olduğunu ileri sürerler ve özgürlük için sınır tanımazlar.
Eylemlerin özgür olmadığını
(determinizm) savunanlar ise herşeyin önceden belirlenmiş olduğuna,
insanın önceden belirlenmiş olanları hiçbir şekilde değiştiremeyeceğine
inanırlar.
Bunlara
göre insan, rüzgarın önündeki yaprak gibidir. İrade içten ve dıştan
gelen etkenler tarafından belirlenir. İnsan karar alırken içinde
bulunduğu koşulların etkisindedir. Bu koşullar serbest karar vermeyi
önler.
Ahlaki eylemlerin özgürlüğü konusunda bir başka yaklaşım, otodeterminizm
(ahlaksal özerklik)tir. Bu yaklaşım, kişinin kendi ahlaki değerlerini
oluşturabilme ve bu değerlere uyabilme özgürlüğünü varsayar. Burada
kişinin bilinçli tercihleri öne çıkar. Bir bakıma determinizm ile
indeterminizmi uzlaştırır.
c. İnsan Neye Karşı Ahlaklıdır?
Bu soruya bağlı olarak dört tür ahlaktan söz edilebilir:
- Dine karşı ahlak: Dinin belirlediği kurallara uymak esastır. Kutsallara saygılı olmak gibi.
- Doğaya karşı ahlak: İnsanın doğaya tepkilerinde kendini gösterir. Doğal varlıkları korumak gibi.
- Bireysel ahlak: Bireylerin kendi öz güvenine karşı bakışında söz konusudur. Kimsenin haberi olmadığı halde çektiği kopya için, “kendimden utanıyorum” diyen birinin bu ifadesi, kendine karşı ahlaki durumunu ifade etmektedir.
- Toplumsal ahlak: İnsanın diğer insanlarla ilişkilerinde ortaya çıkar. Başkalarının iyi niyetini kötüye kullanmada olduğu gibi.
d. Ahlakın Kaynağı nedir?
Bu konuda farklı görüşler vardır.
- Ahlakın, dünyanın bir parçası olduğunu söyleyenler vardır.
- Ahlakın doğa üstü bir varlıktan, örneğin dinden kaynaklandığını ileri sürenler vardır.
- Ahlakı, insan zihninin bir ürünü sayanlar vardır.
e. Ahlak Yargısını Diğer Yargı Türlerinden Ayıran Özellikler Nelerdir?
- Ahlak yargıları, yapılması istenen bir eylemi bildirirler. Bunlar yaşama yönelik, olması gerekeni belirten yargılardır.
- Ahlak yargıları değer içerdiğinden özneldir. “İyi” ve “kötü” gibi değerler ortaya koyarlar.
- Ahlak yargıları değişkendir. Zamana ve mekana göre değişir. Herkes için değişmez yasalar ortaya koymaz.
- Ahlak yargıları normatif (kural koyucu)dir. Yapılması ya da yapılmaması gerekeni belirtir. “Yalan söylemek kötüdür” gibi.
f. Evrensel Bir Ahlâk Yasası Var Mıdır?
Bu
soru ahlak felsefesinin temel problem alanını ortaya koymaktadır ve
kişi vicdanı karşısında evrensel bir ahlak yasasının olup olmadığını
irdeler. Bu problem alanında iki farklı yaklaşım vardır: Evrensel ahlak
yasasının varlığını reddedenler; evrensel ahlak yasasının varlığını
kabul edenler.
fa. Evrensel Ahlâk Yasası Yoktur Diyenler
Ahlaki eylem herşeyden önce kişinin iradesi ve vicdanı ile ilgilidir. Bu nedenle bireysel ve özneldir. Hedonizm, Faydacılık, Egoizm, Anarşizm gibi yaklaşımlar daha çok bireyi temele aldıklarından evrensel bir ahlâk yasasının olmadığını savunurlar.
Haz Ahlakı
Ahlaki
eylemin değeri, eylemin sonucunda oluşan hazdan gelmektedir. Haz
duygusu farklı derecelerde ve kişiye bağlı olduğundan, evrensel ahlak
yasasını reddeder. Temsilcileri Aristippos ve Epiküros’dur.
Aristippos için haz sağlayan şey iyidir, acı veren şey de kötüdür.
Epiküros’a göre de hazlar, tüm insanların amaçladığı, yönelmek durumunda oldukları hedeftir.
Fayda Ahlakı
Bireye
fayda sağlayan şeyler iyi, fayda sağlamayan şeyler kötüdür. Bu anlayış
ahlaki eylemin sonucuna değer vermekte, ahlaki eylemin değerini onun
vereceği sonuca bağlamaktadır. Faydayı ve başarıyı iyinin ölçütü sayan
bu anlayışa göre de evrensel ahlak yasası yoktur.
Bencillik (Egoizm)
Bencillik,
kişinin kendi benine ve çıkarlarına düşkünlük göstermesidir. Etik
anlamda bencillik, kişinin tüm eylemlerinin ben sevgisiyle
belirlendiğini, ahlaklılığın da kendini koruma güdüsünün dışa
vurmasından başka bir şey olmadığını ileri sürer. Bu nedenle evrensel
ahlak yasasının varlığını tanımaz.
Bu anlayışın önde gelen temsilcisi Hobbes’tur.
Ona göre insanı yönlendiren ve harekete geçiren iki önemli güdü; “ben
sevgisi” ve “kendini koruma”dır. Hobbes, yaşamda her şeyden önemli ve
değerli şey, olarak kişinin kendi başarısı ve mutluluğunu görür.
Anarşizm
Hukuk gibi ahlak da, insan özgürlüğünü kısıtlayan kurallardır. Bunlar olmadan insan kendini daha iyi gerçekleştirebilir, daha iyi yaşar. Önemli olan tek şey bireyin hak ve özgürlükleridir. Temsilcileri Proudhon ve Stirner’dir.
Hukuk gibi ahlak da, insan özgürlüğünü kısıtlayan kurallardır. Bunlar olmadan insan kendini daha iyi gerçekleştirebilir, daha iyi yaşar. Önemli olan tek şey bireyin hak ve özgürlükleridir. Temsilcileri Proudhon ve Stirner’dir.
Proudhon,
insanların doğal durumlarının yapma kurumlarla zorlanmaması
gerektiğini savunur. Baskıcı kurumların kaldırılmasının insanı mutlu
edeceğini söyler.
Stirner,
bireyin kendisi dışında hiçbir şeye ve hiçbir kimseye karşı sorumluluk
altında olmadığını savunur. “İyinin de, kötünün de benim için hiç bir
anlamı yoktur” der. Ona göre insan eylemlerini haklı çıkaran şey,
yalnızca kendi beninin gücüdür.
Nihilizm
Var olan görüşlere, değerlere, düzene karşı hiçbir ilke tanımayan yaklaşımdır. Temsilcisi Nietzsche’dir.
Nietzsche, köle ahlakı olarak nitelediği geleneksel ahlak anlayışına
karşı çıkarak, ahlak dışı bir öğreti kurmaya çalışmıştır. Ona göre
yaşamın temel nedeni güçlü olma isteğidir. Mutluluk hazda değil, güçlü
olmadadır.
Öz Ahlakı
Sartre’ın
temsilciliğini yaptığı bu anlayışa göre, evrende kendi varlığını
yaratan tek varlık insandır. İnsan değerlerini kendisi yaratır, yolunu
kendisi seçer. Sartre’a göre genel bir ahlak yoktur; dünyada insana yol
gösterecek bir işaret yoktur. İnsan özgürlüğe mahkumdur. Herkes kendi
özünü kendi belirlemek zorundadır. İnsan karar verirken tek başınadır,
tüm sorumluluklar onun omuzundadır.
fb. Evrensel Ahlâk Yasası Vardır Diyenler
Bazı
düşünürlere göre ahlaki yasalar, nesnel olarak insanın dışında, ondan
bağımsız biçimde vardır ve kendini bireye kabul ettirir. Ahlâk
yasasının varlığını kabul eden filozoflara göre bu yasayı subjektif ve objektif özellikler belirlemektedir.
Subjektif
özellikleri savunan filozoflara göre, insanların ahlâki eylemlerinde
kendilerine yol gösteren bir ahlâk yasası vardır. Ancak bu yasa
Tanrı’dan ya da bir takım objektif değerlerden kaynaklanmaz. İnsandan
bağımsız olmayan yasa, varlığını insanın öznel yaşamından alır ve
karşısına, davranışlarını belirleyen bir buyruk biçiminde çıkar. “Dürüst
ol”, “İnsanları sev” gibi.
Bergson:
Ona göre doğru bilginin ölçütü sezgidir. İnsan neyin iyi neyin kötü
olacağını ancak sezgi ile kavrayabilir. İnsan, içinden gelen sezgiye
uyarak hareket ederse (yoksula yardım edip etmeme gibi) iyi olanı,
ahlaki olanı yapmış olur.
Bentham
ve Mill, görüşlerine esas olan faydayı bütün insanlık için, yani
evrensel mutluluk olarak algılamışlardır. Herkes için iyi olanı yapmak,
insanı mutluluğa götürür. İşte bu noktada haz, bireysel olmaktan çıkıp
evrensel bir yasaya dönüşür.
|
Mill:
İyi ve kötünün ölçütü faydadır. İyinin ölçütü olan mutluluk, yalnızca
eylemde bulunanın değil, ilgili herkesin mutluluğudur. Mill, çok sayıda
insana en yüksek mutluluğu verebilmek ilkesini benimser. Böylece
evrensel ahlak yasasının varlığını kabul eden Mill, bunu mutluluk gibi
öznel bir ilkeye dayandırmış olmaktadır.
Bentham:
Yaşamda değerli olan şeyin haz olduğu görüşündedir. Ona göre en yüce
haz, olabildiğince çok sayıda insana en yüksek düzeyde fayda sağlayan
hazdır. Bu anlayışa göre insan yalnızca kendi hazzını ya da mutluluğunu
değil, birlikte yaşadığı diğer insanların da yararını ve mutluluğunu
düşünmelidir. O halde tek başına insan için değil, herkes için faydalı
olan, yasa olarak kabul edilmelidir.
Evrensel ahlak yasasını objektif özelliklerin
belirlediğini savunan filozoflar, evrensel bir ahlâk yasasının
varlığını kabul ederler. Ancak onlara göre bu yasa varlığını insandan,
onun öznel yaşamından almamaktadır. Bu yasanın kaynağı insanın
dışındadır ve o kendisini insana zorla kabul ettirir. Yani bu yasanın
insandan bağımsız objektif bir temeli vardır.
Sokrates:
Ona göre tüm insanlara yol gösterecek objektif bir ahlak yasası
vardır. İnsanın eylemlerini belirleyen bir takım temel normlar ve
değerler vardır. Bu değerlerin kaynağı insanda değildir.
İnsanın nasıl eylemde bulunacağına, bu değerler ışığında akıl karar vermelidir.
Platon:
Bir eylemin iyi ya da kötü olmasını, “İyi ideası”na uygun olup
olmamasına bağlıyor. İnsanın en yüksek amacı, İyi ideası’na ulaşmaktır.
Aristoteles: Aristoteles’e göre insan, mutluluğa ulaşmak için aşırı uçlardan kaçınmalı,
orta yolu seçmelidir. Gözü kara ile korkaklık arasında orta yol olan cesareti, müsriflik ile cimrilik arasında orta yol olan cömertliği seçmelidir.
orta yolu seçmelidir. Gözü kara ile korkaklık arasında orta yol olan cesareti, müsriflik ile cimrilik arasında orta yol olan cömertliği seçmelidir.
Spinoza:
Spinoza’da evrensel ahlak yasasını belirleyen en önemli öğe, insanın
kendisinin de bir parçası olduğu doğa düzenidir. İnsan doğa yasasına
uymalıdır. Onun yasasına uyan iyi, uymayan kötüdür. Ahlaki hayat aklın
tutkulara karşı savaşıdır. Amacı da insanı özgür olma durumuna
yükseltmektir. İnsanı tutkularından kurtaracak ve aklın öngördüğü yaşam
biçimine ulaştıracak olan bilgidir. Bu bilgiyle donanmış olan kişi her
şeyin Tanrı’nın özünden zorunlu olarak türemiş olduğunu anlar. İnsanın
bundan sonra uyacağı ahlak yasası, bilgisini edindiği evrenin
(Tanrı’nın) yasasıdır. Spinoza’da evren ve Tanrı birdir. (Panteist
anlayış) Böylece ahlak yasası, insanın dışında objektif bir temele
oturmuş olur.
Kant: Ona göre bir eylem, “ödev” duygusundan dolayı gerçekleştirilmişse, ahlakidir.
Kant’a
göre bir eylemin gerisindeki ilke, eylemin kendisinden ve sonucundan
daha önemlidir. Ödeve uygun davranmak, sağduyu sahibi herkes için
yükümlülüktür. Ödevle aklın sesi dile getirilir. “Öyle davran ki,
eylemine ölçü aldığın ilke, tüm insanlar için genel bir yasa haline
gelebilsin” ilkesi onun evrensel ahlak anlayışını ortaya koymaktadır.
İnsanlar, ahlak yasalarını tüm insanlar için geçerli olabilecek şekilde koydukları için evrensel ve mutlaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder